8 Şubat 2013 Cuma

celâliyim, celâlisin, celâliyiz, celâliler, celâli




Celâliyim
Hanidir uyduğum kan uykuları dürtüyor
Yalaka alkışları birbirinin peşisıra dizen
Medyatik avuçlara kelepçeli magazin sloganlar
Kameralara arsızca sırıtan ağızlardan
Tiksinç ıslıklar misali dökülen anlamsızlık
İtekliyor denetimsiz cesaretimi
Ayaklanan yasak lezzetlerin bin yıllık
Bastırılmışlığına baş kaldıran seyrek ve acemi
Adımlar geziniyor habire ardımda
İz bırakmıyor caddelerde yere
Celâli basışlarım
Topuklarımı kanatan nasır gibi kesip atıyorum
Medyatik geri dönüşlerini çarkın
Bir başına kalabalığım oysa
Bir başına celâli

Celâlisin
Hanidir dingin yüzünde saklı senin
Kamçılara dudak büken yadsınmış isyanlar
İzi saklanmaz kırçıl şakaklarını çizmiş
En medeni anarşist usturaların keskinliği
Çenene doğru sızan ince dilim kan
Görünmeyecek oysa tarih kitaplarında
Kızgın kokuları savsaklayan o duruş
Yakışıyorsa kaşlarının arasında kabaran
Öfke damarına
Baş eğermiş gibi görünecek
Çocukların yoksul direnişi masallara yalancı
Gerçek şadırvanda el yuğan uzun bir yaşanmışlık
Ya da yün eğiren ihtiyar kadınların buruşuk ellerinde
Bulduğun en reel iddiadır
Senin kadar ne başkasına masum
Ne kendine celâli

Celâliyiz
Hanidir el vurup ağartıyoruz geceyi
Kendimize, sırf kendimize
İki başlı yastıklara dökülen yeni gelin
Saçları kadar masum bu dönüş
Harfleri italik gösteren sorumsuz
Baskı makinalarının presinde mağdur
Birbirimizi itekliyoruz gelişigüzel isyanlara
Çeyiz sandıklarına sığdırılmış el örgüsü
Bir hayattır ardımızda bıraktığımız
Belirsiz göçlere benziyor çokça
Üç boyutlu filmlerin başdöndüren çetrefilliğine
Boylu boyunca dalışımız
Otoriteye dik ve isyankar bakıyoruz
Hep yıkacakmış gibi görünmez barikatları
Hep kendine celâli

Celâliler
Hanidir hükmü ve despotluğu biçecek
Kızgın orak gibi dikiliyorlar toprakta
Ham buğdayların başak vermesi kadar yoksul ve pervasız
Yüzler kavruk, bakışlar donuk, eller
Sımsıkı kavrıyor şehri ayaklandıran
Huzursuz direksiyonları
Islak asfaltta patinajından menkul kara lastiklerin
Yanık kokusu genizlerde
Çok çocuk düşüşü düşlerin horoz şekerine
Kara saban ve orak ne kadar da nostalji
Traktör farları kesmiyor şehre yıkılan
Taşra bakışlı kalabalıkların hızını
Karışıyor boz bulanık sürgünde, kim köle
Kim kendine celâli?

Celâli
Hanidir imansız zamanlara yaslanan bir dokunuş
Küflü bodrumlara tıkılmış genç kızların
Olup bitene teşne bezgin habersizliği
Yüksüğe vuran iğnenin metal tınısına karışık
İşlek overlokların tekdüze tıkırtısı
Maişete sırt veren çökmüş omuzlarında
Aslında yalın bir göçtür telefon numaraları
Telli duvaklı düşleri çoğaltan sms beklentisi
Dizüstü bilgisayar klavyesine geçmiş
Samimiyetsiz selamlarını döküyor kirli tırnaklarında
Umuda gebe bekaret kemeridir
Saf ve duru alınlarında el değmemişlik
Utangaç tebessümler doldururken gamze çukurlarını
Hep içine birikiyor yoksul isyanları
Hep kendine celâli.

Hanidir celâliyim paslı çarkına devranın
Hanidir celâlisin düzenin düzelmeyişine
Hanidir celâliyiz göç büyüten bitimsiz yoksulluğa
Hanidir celâliler şehri yaşanmaz kılan sessiz kalabalıklar
Hanidir celâli o gelinlik genç kızların bakışı
Celâliyim, celâlisin, celâliyiz, celâliler
Celâli.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder